BUDUR HALLARIM
Mektubun geldi bugün
yine gözlerimden yaşları akıtan
yine hüzün kervanlarımı yollara döken
boynumu büken mektubun geldi ana.
Buralarda her şey iyidir
hepimiz iyiyiz
tek düşüncemiz sensin
neler yapıyorsun oğul
hallarını havadislerini yaz gönder demişsin
acele cevap istemişsin.
Ana
hangi hallarımı yazayım sana
hangi hüzünümü, hangi kederimi
hangi acımı dökeyim kağıdıma.
Gece gündüz harıl harıl çalışıyoruz
inan ana
yüreklerimiz pas
parmaklarımız nasır tuttu.
teknoljinin gölgesinde kaybolup gittik
candan bir dostluğu
kardeşlikten öte bir arkadaşlığı
güzel bir komşuluğu unuttuk.
tandır ekmeğinin tadını
bir tas yayık ayranını
hakiki bir tereyağını
çökeliği
tarhana çorbasını unuttuk
minareden ezan sesi dinlemeyi unuttuk
monoton bir hayatın peşinde sürükleniyoruz
robotlaşmışız ana…
Bizlerde istemezmiydik sanıyorsun
memleketimizde olmayı
bir kuru lokma da olsa karnımızı doyurmayı
çokmu istiyoruz sanıyorsun
bu harim, bu hoyrat, bu yaban
insanı acımasızca yakan bu ülkelerde yaşamayı.
Hani Mölln´de Sollingen`de yakılan bacılarım
çırası söndürülen Mevlide ana
ocağına incir ağacı diktirilen diğerleri
bilselerdi gelirlermiydi?
her köşe başında
kancıkça bir pusuyla canlarımızın yanacağını
bilseydik
hangimiz gelirdi ana.
Ana
Cansu daha dört yaşındaydı Sututgart`ta
anasına sarılı cansız bulunmuşlardı
alevler arasında.
Sollingen`de saime beş yaşındaydı
Yeliz on, Ayşe onbeş yaşındaydı
daha söylemeye dilim
yazmaya elim varmıyor
Lübeck`i Karsluhe`yi
kalemim yazmıyor ana yazmıyor…
Onca kardaşlarımızın
onca bacılarımızın
onca bebelerimizin yakılacağını bilseydik
hangimiz gelirdi ana.
ah… ana ah memleket gibisi varmı!
Burada
bu harim, bu hoyrat, bu yaban
insanı acımasızca yakan bu ellerde
budur hallarım…
Biliyorum ana biliyorum
yüreğin şimdi alevler içinde
fırtınalar kopmuş
çöllere dönmüş bedenin
dikenler üstündesin
oğul dön gel
seni de yakmasınlar diyeceksin
adım gibi eminim diyeceksin.
ama ana
canım anam, kurbanım, gözümdeki yaşım
burasıda benim ikinci vatanım.