MEMLEKETİM

MEMLEKETİM

 

Memleketimde

sela  zamanı  başlar  hayat

uyanır  insanlar,  uyanır  tüm  tabiat

uyanır  yorgun  geceden  memleketim.

ezan  sesi  o  ulvi  ahengiyle

alıp  götürür  insanı

sadeliğe,  güzelliğe,  umuda…

 

 

Henüz  şafak  sökmeden  başlar  bir  telaş

sıra  sıra  dolmuşlar,  taksiler

denizde  ard  arda  vapurlar

sokaklar da  adım  başı  insanlar

kepenkler  açılır  dualarla

Selimiye’den  bir  selam  verilir

güneşin  doğduğu  yerlere…

 

Kuşlar  hep  cıvıl  cıvıl  öter

delice  akar  Fırat,  Sakarya,  Kızılırmak

daha  güneş  doğmadan  ‘nahır’  sürülür

sırtında  bebesi  

tarlaya  gider  köylü  kadınlar

nice  yoksulluk  çekmişlikleriyle

Toroslar’a  tırmanır  nineler,  dedeler

ve  ilk  gün  açımıyla

boyacılar  yerlerini  kapar

boyayayım mı  abi?  Parlamazsa  bedeva!

öte de  

taze  taze  simittt  diye  bağırır  

henüz  sekizinde,  dokuzunda  genç  fidanlar

umudun  

emeğe,  çileye,  alın  terine  dönüştüğü  memleketimde.

 

 

Bir  çarşıya,  bir  pazar  yerine  girildiğinde

gel  abi!  gel  abla!  seç  beğen  al!

sesleri  ile  çarşı  pazar  inler  durur…

yaz  geldimi  harıl  harıl  çalışır  insanlar

kara  saban  ardında  gidip  gelirler

güneşten  kavrulmuş  yüzlerinden

damla  damla  ter  akar

ve  harmanda  bereketlenir  başak  taneleri

dalında  olgulaşır  salkım  salkım  üzümler…

 

 

Çocuklar  sokakllarda  pür-neşe  olur

kimi  Seksek  oynar,  kimi  Saklambaç,  kimiside  Körebe

kimi  yerde  davullar  vurulur,  zurnalar  çalınır

saz,  kemençe,  darbuka  ağlatılır

halaylar  çekilir,  zeybekler  oynanır horonlar tepilir…

Zemheri  geldiği  zaman

beyaz  gelinliğini  giyer  memleketim

bacalardan

uzun  uzun  dumanlar  yükselir  gökkubeye

sıcacık  mutluluklar  yaşanır  evlerde

kestaneler  kavrulur,  mısır  patlatılır

geceleri  masallar  anlatır  nur  yüzlü  analar

memleketin  yükünü  omuzlayacak  evlatlarına

ve  ilk  baharda

yeşil  fistanlarını  giyer  memleketim

sümbüllü,  menekşeli,  çimenli  fistanlarını…

 

 

Kor  renli  akşamlarda

balıkçı tekneleri  yelken  açar  karaya

fırınlarda  taze  taze  somunlar,  pideler

yine  sıa  sıra  dolmuşlar,  taksiler

caddelerde  renk  renk  ışıklar

denizde  ard  arda  vapurlar

ve  bir  insan  seli…

karanlık  çöktüğünde

samanyolları  belirir  gökyüzünde

kayan  her  yıdızda  dilek  tutar  çocuklar

türkü  söyler  çırçır  böcekleri

ve  memleketimde

Allah’a  ulaşan  bir  huşu,  bir  ahenk,  bir  yankı…

 

Leave a comment