Kavramlar Karmaşası
Bazen fert, bazen cemiyet, bazen de toplum olarak birçok kavramı birbirine karıştırırz. Kavramları zihnimizde kendimize göre algılar, tasarlar, yorumlar ve kendimize göre ifade etmeye çalışırız. Buna biraz da önyargı eklenince herşeyi tersine çevirir bir kavramlar karmaşası meydana getiririz. Bu durum öyle bir hal almış ki neredeyse kavramlar kimlikleri sembolize eder olmuş…
Toplum olarak bizler, çeşitli guruplara ayrılmışız. Bu guruplar da kendi aralarında çeşitli partilere, ideolojilere ve görüşlere ayrılmışlardır. Normal bir insanın algılayabileceği bir kavram bu guruplar arasında daha farklı algılanır. Partilere, ideolojilere ve görüşlere inildikçe de bu algılama daha değişik boyutlar da karşımıza çıkar. Zira herkes kendi algıladığının doğruluğundan kesin kes emindir! İşte bunun içindir ki bu guruplar, partiler ve görüşler arasında kavramlar karmaşasına sıkça rastlanılır. Yani birinin algıladığı bir kavram diğerinde muhakkak farklı algılanacaktýır! Bu durum günlük hayatımıza hatta insanlar arasında ki ilişkilerede oldukça yansır olmuş!
Mesela bir yere gittiğinizde veya birsi ile karşılaştığınızda “Esselamünaleyküm” diyerek selam verdiğiniz zaman karşınızdaki kişi “Vealeykümmeselam” demeden sadece “Merhaba” diyerek karşılıkk veriyorsa işte burada hem kavramlar karmaşası yaşanmakta hem bir önyargı oluşmakta hem de kavramlar kimlikleri sembolize etmektedir. Yada kiminin “Allah” kiminin de “Tanrı” diyerek yüce yaratıcıyı dile getirdikleri gibi. Yani birimiz belkide kendi kimliğini ortaya koymaya çalışırken ötekiside misilleme olarak kendi kimliğini ortaya koymaya çalışır. Durum sadece bundan da ibaret değil. Çocuklara verilen isimler bile bu kavramlar karmaşasından nasibini almıştırr. Kimisi çocuğuna isim verirken bir eskinin, tarihe mal olmuş birinin veya kültürel isimler verir, (ali, ahmet, mehmet, yavuz, fatih, oğuz, ayşe, fatma) gibi diğeri de tabiat isimleri verir (kaya, yağmur, paptya, gül, lale, menekşe) gibi. Ve yahut birisi bir peygamberin veya bir din büyüğünün ismini zikrederken önüne saygı ifade eden “Hazret” ünvannı koyarken diğeri direkmen isim zikretmeyi yeğler…
Bunların yanı sıra bizim toplumda insanlar giyimlerinden, yapıklarından, konuşmalarından dolayı da kavramlar karmaşasının azizliğine uğrarlar(!) Örneğin başörtüsü takanların gerici!, yobaz!, ajan-provakatör! görüldükleri veya ibadetli insanların yarasa suratlı diye damgalandıkları veya da fikrini açıkladığı için terörist-vatan haini ilan edildikleri gibi.
Bir de “nerelisin?” sorusu sıkça sorulur bizde! “İyi olsun, kötü olsun, isterse çamudan olsun ama bizden olsun” mantığıyla herkes kendi cemiyetinin ferdini diğerlerinden üstün tutmasıyla veya görülen bir eksikliği bütün kitleye ve topluma mal etmesiyle bir kavramlar karmaşasına düşer… Özellikle partici ve politikacılar arasında da kavramlar karmaşası sıkça görülmektedir. Sözgelimi “değişim” derken politikacıların kokuşmuş, örümcekleşmiş sistemleri değiştirmek, mevcut eksikleri ortadan kaldırmak yerine toplumun kökünü değiştirmeye kalkmaları yada “çözmek” derken çözüme kavuşturmak yerine farklı bir algılama sergileyerek bir şeyi “çıkarıp atmak” gibi… Tıpkı Türkiye’de yaşanan başörtüsü sıkıntısında olduğu gibi. Ünlü şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Bacımın başörtüsü batmakta rezilin gözüne / acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne” dizeleriyle yıllar önce dile getirdiği başörtüsü sorununu iktidar oldukları zaman çözüme kavuşturacaklarına söz veren bazı politikacıların iktidar olunca başörtüsünü başlarından çıkartıp atarak çözüme kavuşturduklarını iddia ettikleri yani çıkarıp atmayı çözüme kavuştuma olarak algıladıkları gibi yaşanan kavramlar karmaşası…
Her koyun kendi bacağından asılır mantığıyla, önyargıya saplanmadan, öncelikle insan kimliğinden hareket ederek, biraz saygı, biraz hoşgörü, biraz da anlayışla bu kavramlar karmaşasından kurtulmak o kadar zor bir şey olmasa gerek.
Aktüel Gazetesi, Mayıs 1999