AB Üyeliği Okey!
Finlandiya’nýn baþkenti Helsinki’de yapýlan Avrupa Birliði dönem toplantýsýn da Türkiye’nin AB’ye aday ülke statüsü resmen tanýndý. Bu kararla, eðer Türkiye istenilen kriterleri yerine getirirse önümüzde ki bir kaç yýl içerisinde Avrupa Birliði üyesi olacak. Zaten neredeyse bir asýrdýr her þeyiyle Batýya endekslenen Türkiye’nin AB’ye kabul edilmemesi hem Avrupa birliðine gölge düþürür, Avrupalýlarýn ayýbý olurdu hemde insan haklarýyla baðdaþmazdý. Bu güne dek insan haklarý ihlalleri ve demokrasi eksiklikleri nedenleriyle Avrupa Birliðine ters düþen Türkiye’nin bundan sonra yapacaðý çalýþmalarla AB üyeliðine adým atýpatamayacaðý kendisine kalmýþtýr… Ancak hatýrlatmakta yarar vardýr; Avrupa Birliði oluþturulduðu sýralar da Ýsviçre referanduma gitmiþ sandýktan AB üyeliði için hayýr cevabý çýkmýþtý ve o günden beridir Ýsviçre halen AB üyesi deðildir. Benzer durumlar diðer üyeler için de geçerliydi. Yani her biri referanduma giderek halkýna böyle bir birliðe katýlýpkatýlmamayý sorma gereði hissetmiþti. Demokrasinin kuralý da budur. Böylelikle ortada ki tedirginlikler veya sonradan oluþabilecek tepkiler önlenmiþ olur.
Avrupa Birliði sürecinin baþlamasýyla Türkiye, enerjiden savunmaya, ekonomiden siyasete, ticaretten kültürel geliþmeye, insan haklarýndan bölgesel kalkýnmaya kadar bir çok eksikliklerini masaya yatýrarak önlemini almasý gerekiyor.”AB bizi bu halimizle kabul eder” mantýðýyla hareket edilirse yanýlmýþ olunur. Çünkü Avrupa Birliði Türkiye’den görüldüðü gibi deðil. Örneðin her inanç kendini özgür biçimde ifadeedebiliyor, baþörtüsüne dil ve el uzatýlmýyor, Düþünceler kendilerini açýk bir þekilde ortaya koyabiliyor, örgütlenebiliyor hatta devletten yardým alabiliyor, toprak kutsallýðý zaten yok, millet kutsallýðý aþýlmýþ, devlet olduça tarafsýz hiç bir dünya görüþünü benimsemeden herkesi bir baba sevgisiyle kucaklýyor. Ayrýca enerji sýkýntýsý çekmek, çökük bir ekonomi, kirli siyaset, kirli politikacý, kimi bölgelerin yoksulluktan kavrulmasý, deprem gibi bir doðal afetle yüzbinlerce insanýn çadýrlarda yaþamasý da AB’nin tahammül edemeyeceði olaylardýr… Evet, Türkiye tarihin deki en öneli fýrsatlar dan birini daha yakalamýþtýr bundan sonra kale boþ, top Türkiye’dedir. Gerçi Türkiye daha bir kaç yýl önce böyle tarihi bir fýrsatý deðerlendiremeyerek yüzüne gözüne bulaþtýrmýþtý. Bu tarihi fýrsat, Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýyla etrafýnda oluþan Türki devletlerle birlikte hareket etmek ve onlara önderlik yapmaktanibaretti. Ama olmadý tren kaçtý!.. Þimdi halkýn ezici çoðunluðunun tekdileði bu tarihi fýrsatýn da kaçýrýlmamasýdýr.
Türkiye’de bazý güçlerin örgütlenerek devlet otoritesini ele geçir dikleri ve bu güne kadar devleti sadece kendi mallarýymýþ gibi görüp bazen vatan millet sakarya diyerek milliyetçileri, bazen Allahu Ekber diyerek dindarlarý, bazen solcularý, bazende Alevileri kullanýp hatta yeri ve zamaný geldiðinde bu tür farklý görüþleri bir birlerine vurdurtup adýna rejimi koruma! denilen oysa kendi egemenliklerini korumayý amaçlayan bir politika izlediklerini hepimiz biliyoruz. Ayrýca Güneydoðu veya Kürt sorununu yine ayný zihniyetin bu noktalara kadar getirdiðini de biliyoruz. Öte yandan bu zihniyetin inançlar üzerinde baskýlar oluþturarak insanlarýn baþörtülerine dahi saldýrdýðý, inançlý kesiminyaþamasýndan bile tiksindiði bilinmekte olan bir gerçektir. Þimdi bütün bu olumsuzluklarýn aþýlma zamaný gelmiþtir.
Artýk devletin bile içine sindiremediði bu baskýcý zihniyetten ancak Avrupa Birliði kapýlarýný aralayarak kurtulmak mümkündür. Türkiye, bu baskýcý zihniyetin izlediði derin devlet çizgisinden kurtulup gerçekten þeffaflaþýrsa ve Avrupa’nýn dayatmalarýný beklemeden insan haklarý ve demokrasi eksiklerini hallederse, özellikle inançlý kesimin üzerindeki baskýlarýn yanýsýra Güneydoðu veya bir baþka deyiþle Kürt sorununu çözüme kavuþturursa en kýsa zamanda Avrupayla bütünleþeceði kesindir. Böylelikle Türk-Kürt sorunu halledilmiþ olacakherkes kendi inancýnýn gerektirdiði ölçüler içerisinde yaþayacak, ilerideçýkabilecek Alevi-Sünni çatýþmalarý önlenmiþ olacak, saðcýsý solcusu, komunisti faþisti veya kim olursa olsun kendini demokratik kurallar içerisinde ifade edebilecek ve en önemlisi de devlet yýllardýr kavgalý olduðu hemen hemen her kesim halkýyla barýþma olanaðýný bulacaktýr. Ancak bu þekliyle bütünleþmiþ bir Türkiye’nin Avrupa Birliði’ne gire bilmesi mümkündür. Diðer kriterler ise böyle bir bütünleþmeyle kendiliðinden çözüme kavuþacaktýr.
Ýçinde bulunduðumuz mübarek Ramazan Ayýnýzý ve akabinde ki Ramazan Bayramý’nýzý kutlar, bu kutsal günlerin Ýslam Alemi’ne ve tüm insanlýða hayýrlara vesile olmasýný ve bir birimizle bütünleþmemizisaðlamasýný Cenab-ý Allah’tan dilerim.
Aralık 1999