Şiirin tarifi

Şiirin  tarifi

 

Yıllardır  içimde  biriktirdiğim  yada  kıyıda  köşede  not  düştüğüm  birikimlerimi düşüncelerimi  köşe  yazılarına  taşımaya  kalkmadan  önce  edebiyat  bilgilerimi  tekrar gözden  geçirdim.  Yaklaşık  birkaç  aydır  şiir  nedir?  Şiirin   tarifi  yapılabilirmi?  gibi sorulara  cevap  ararken  edebiyat  deryasında  bir  anlamda  boğuldum.  Edebiyat  derya sında  boğulup  kalan  ama  bir  türlü  şiirin  tarifini tam  anlamıyla  ortaya  koyamayan  birçok  usta  şairin  yanında  benim  birikimlerimin  nekadar  payı  olacaktı!..   “Olsun!”  dedim  kendi  kendime.  Öyle  ya!  Düşünceler  hür,  sansürsüz,  prangasız,  önyargısız  olmalı.  Aynı  zamanda  değer  yargılarını  zedelemeden,  temeli  sarsmadan,  doğrulara  saldırmadan  dile  gelmeli!  

Şiirin  tarifini  ararken  Divan  Edebiyatı,  Halk  Edebiyatı (Anonim  Halk  Edebiyatı,  Aşık  Edebiyatı,  Tasavvufi  Halk  Edebiyatı)  Tanzimat,  Servet-ı  Fünün  (Edebiyat-ı  Cedide),  Fecr-i  Ati,  Milli  Edebiyat,  Milli  Mücadele  Dönemi  ve  Cumhurriyet  Dönemi  gibi  değişik  evreler  geçiren  Türk  Edebiyat  Tarihinin  yanısıra   özellikle son  dönemlere  damgalarını  vuran  Beş  Hececiler,  Yedi  meşaleciler,  Garipçiler (I.  Yeniciler)  II.  Yeniciler  gibi  toplulukların  şiir  anlayışlarını  birkez  daha  okuyup hatırlama  imkanı  yakaladım. Böylesine zengin  bir  edebiyat  deryasında  şiir  adına  sözsöylemenin  çok  zor  olacağını  biliyordum.  Hele  hele  dünya  edebiyat  tarihi  içerisinde  şiirin  tarifini  aramaya, şiir  üzerine  söz  söylemeye  kalmak  ilk adımda  tökezlemek anlamına  geliyordu.  Ama  düşünceler  hür,  sansürsüz,  prangasız,  önyargısız  olmalı.  Aynı  zamanda  değer  yargılarını  zedelemeden,  temeli  sarsmadan  doğrulara  saldırmadan  dile  gelmeli!  İlkesinden  hareket  ederek  talebelik  dönemlerimden  beridir  içimdeki  birikintilerin  bir  anlamda  dışa  vurulmasının  doğru  olacağını  düşündüm…

Binlerce  üstad  şiiri  tarif  ederken;  kendi  iç  dünyaları  ile  toplum  arasında  gidip gelmiş,  acının,  sevincin,  hüznün  yalnızlığın,  hasretin,  kadim  sevdaların  tablolarını mısralarında  değişik  şekilde  çizmişlerdir.   Aslında  her  birinin  yaptığı  şiirin  öz  tarifinden  başka  birşey  değil. Kimine  göre şiir  mutlak hakikatı  arama  yolu  kimine  göre ise  şiir;  ruh  halinin  yazıya  geçme  biçimidir.  Daha  talebelik  yıllarımda  içimden  geçen  ve not düştüğüm “Şiir duygularımın  ifadesidir,  beni  dünya’ya  anlatır”  cümlesiyle  aslında  bir  bakıma  şiirin  tarifini  o  yıllarda  aradığımı  hatırladım.

Her  ne  kadar  sözlükler    zengin  sembollerle  ritimli  sözlerle  seslerin  uyumlu kullanımıyla  ortaya  çıkan  edebi  anlatıma  şiir  denir  gibi   somut  anlamda  bir  şiir   tarifi  yapsalar da  acaba  bu  izah  şiirle  buluşan  şiirle  bütünleşen  herhangi  birinin  iç dünyasını  anlatmaya  yetermi?  Ayrıca  düş  gücüne,  hayale,  imgeye,  gönle  seslenen, anı,  duygu,  coşku  uyandıran,  etkileyen  yön  manassında  mecazi  bir  tarif de  bu  tarifin  üstüne  eklenirse  yinede  şiirin  tarifi  tam  anlamıyla  ortaya  koyulmuş  olabilirmi? Zannetmiyorum!  İnsanı  güldüren,  sevindiren,  hüzünlendiren,  ağlatan,  duygu  seline boğan,  tarifi  imkansız  hazlara  salan  şiirin   tarifi    bu  kadar  dar  sınırlar  içerisinde ele  alınmamalı!  Edebiyat  deryası  içerisinde  Bir  çok  usta ve  amatör  şairin  şiir  kitapları  arasında  kaybolan,  bir  çok  eleştirmenin   çuvallar  dolusu  şiir  eleştirilerini  okuyan  ve  toplumun  şiir  duyarlılığını  az  buçukta  olsa  sezebilen  biri  olarak  edindiğim izlenime  göre  şiir;  oldukça  geniş  sınırlara  dayanan  bir  bakıma  sınırları  bile  olmayan  bir  sanat  aynı  zamanda  bir  duygu  yumağı,  aynı  zamanda  öteden  beridir  farklıgörevler  üstlenerek  gelen  yaşayan  soyut  anlmada  bir  varlık!  Öyleyse    şiirin  üstlendiği  bu  görevleri  gözardı  etmemek  gerekir..

Şiir;  sevdalı  birinin  duygularını,  isteklerini,  dile  getiremediklerini  sevdalısına  anlatan  bir  aracı, kendini  yalnızlığın  kucağında  bulanın  yalnızlığını  paylaşan  eş, ensadık dost,  acı çekenin  acılarına  merhem,  gurbettekinin  özlemlerini,  vatan  hasretini,yaşadıklarını sevdiklerine  ulaştıran  bir  haberci  görevindedir.  Şiirin  müziği  yakalandığı  anda da  şiir  bir  şarkı,  bir  türkü  görevindedir…Şiir her  dönemde  farklı  bir kılıkta  farklı  görevler  üstlenerek  ortaya  çıktığına  göre  her insanda da  farklı  algılamalara farklı  yorumlara  neden  olabilir!  Şiiri  bir  duygu  yumağı  olarak  kabul  edersek, “duygu”nun  tarifi  yapılamayacağına  ve  sınırları  çizilemeyeceğine  göre  şiirin de  tarifini tam  anlmıyla  yapmanın  ve  sınırlarını  çizmenin  mümkün  olayacağı  düşüncesinde yim.  Ancak  yapılan  her  tarifin de  bir  şiir  tarifi  olduğunu  kabullenmek  gerekir. Birisi  için  bir  mana  bir  anlam  ifade  eden  herhangi  bir  şiir  bir  başkası  için  hiçbir şey  ifade  etmeyebilir.

İnsanı  güldüren,  sevindiren,  hüzünlendiren,  ağlatan,  duygu  seline  boğan,  tarifi imkansız  hazlara  salan  şiir  bir  bakıma  tarif  edilemez,  sınırları,  çizilemez  bir  varlıkolarak  karşımıza  çıkmaktadır.  

 

Leave a comment