Şiir ve İdeoloji
Şiir saygıyı, sevgiyi, sevdayı, hasreti umudu, vefayı, barışı, kardeşliği ve benzeri kavramları içerisinde barındıran, insanı tarifsiz hislere salan bir duygu yoğunluğu bir yaşam biçimidir. İdeoloji ise kendi egemenliği için bir başkasının hakkını gaspetmeyi, yalanı, riyayı, savaşı, nefreti, kini kapsayan felsefi bir dünya görüşüdür. Bu iki zıt kutbun birbiriyle içiçe yaşayabilmesi olanaksız gibi görünüyor fakat her ne hikmetse bu iki zıt kutup yıllardır içiçe yaşayagelmiş bugün bile az da olsa bu içiçlik devam etmektedir.
Asırlar öncesinin şiirlerinde ideoloji pek fazla göze çarpmazken, 20. yüzyılda başlayan bazı ideolojik akımlar şiiri de kapsamı alanı içerisine dahil etmeyi başarmışlar. Hele bundan 40 –50 yıl önce bu iş öylesine çığırından çıkmışki neredeyse “benim şiirim” , “benim şairim” gibi kavramlar belirmeye başlamış. Dönemin solcu veya sağcıları bunun en açık delirlerdir. Bu ve benzeri akımlar kendi ideolojileri doğrultusunda ki şairlerin hiç bir anlam ifade etmeyen şiirlerini baş tacı yaparken zıt kutuptaki ideoloji şairlerinin en güzel şiirlerini bile kötülemeye çalışmışlardı. Hatırladığım kadarıyla `Çırpınırdı Karadeniz` ve `Haberin Var mı?` şiirleri o dönemlere damgalarını vuran şiirlerdi. Aslında tarafsız bir gözle bakıldığında her iki şiir de biribirinden güzel birbirinden ahenkli şiirler; alkıp bu şiirlere birer ideoloji kılıfı uydurmanın ne anlamı vardı bilemiyorum. Bunu o dönemin taraflarına sormak lazım… Böylelikle insanlar yıllarca güzel şiirlere hasret kalmış, kendini anlatan şiirlerden mahrum bırakılmışlardı.
Hiç unutmam 23 yıllık bir öğretmen dostum bir gün ziyaretime gelmişti. Birkaç kitap ödünç almak için kitaplarımı karıştırırken Nazım Hikmet` in şiir kitabını görünce elinden fırlatarak, “Bunu da şair olarak mı görüyorsun?” deyip tepki gösterirken, ardından da Ahmet Arif’in kitabını görünce tamammen küplere binmişti. Kendisine ”Bir insanın dünya görüşünü paylaşmak, ideolojisini taşımak zorunda değilsin. Ancak şiirin tarifini, amacını, mesajını doğru olarak algılamak için daha önce kimin neler yazdığına bakmak gerekir. Böylece insan bilgi birikimini zenginleştirmiş olur. Şiiri şiir olarak algılayamazsan şiir; tıpkı benim ilk şiirlerim gibi yavan kalır ve şiir adına cinayet işleniş olunur.” dememe rağmen kendisini tatmin edememiştim. Yine bir gün kitapçılar çarşısında karşılaştığım birbaşka dostum aldığım kitapların içerisinde Mehmet Akif, Arif Nihat Asya, Necip Fazıl vebenzeri şairlerin şiir kitaplarını görünce aynen şunları demisti.” Bu şairlere saplanıpta şairim diye gezinme ortalıkta, etrafına bak, geçmişe git nice şairler var” demişti. İmalı bir şekilde bahsetmeye çalıştığı şairleride okuduğumu Kendisine söyleme gereği duymamıştım biliyordum ki beyinlerini kiraya veren bu dostlarıma ne anlatsamda boş. O gün bir kez daha anladım ki, her iki dostumda belli ki kendi ideolojileri doğrultusunda ki şairleri şair olarak, onların şiirlerini de şiir olarak görüyor diğerlerini de görmezden geliyorlardı…
Her kitlenin her ideolojik akımın içerisinde şairlerin, yazarların sanat erbaplarının olması kadar doğal bir sey olamaz. Buna kimsenin bir itirazıda yok. Yanlış olan bunlara birer kutsi kılıf giydirerek diğer kitlelerin yada ideolojik akımların içerisinde ki cevherleri görmezden gelmek, hafife almak hatta aşşağılamak!
Zeten şair şiirini kendi kitlesine hitaben yazmışsa şiir, ideolijik bir söylemden öteye gidemiyor. Ancak şiirini zıt kutuptaki kitleye beğendirebiliyorsa buda bir sanattır, bir maharettir. Kamplaşmaların kutuplaşmaların yerini `bilgi`ye bıraktığı günümüzde yazın hayatıyla uğraşanların hangi ideolojik kamptan olduğu o kadar önemli olmamalı, ne yazdığına bakılmalı! ”Benim sidiğim başkasının balından tatlıdır” demekle kimse bir arpa boyu yol katedemez. Bu bağlamda şiiri ideolojilere alet etmenin bir anlamı yok. Şiirin ideolojisi de olmamalı! Şiir sınırları geniş somut bir varlıktır. Şiiri yazanın bir dünya görüşü, bir ideolojik saplantısı olabilir ancak şiir okuyan okuduğu şiirde kendinden birşeyler bulabiliyorsa, şiirle bütünleşebiliyorsa sorun yoktur. Çünkü şiir sahibini aşarak insanlığa malolmuştur.
Bir şiir eleştirmeni şöyle diyor ”önyargısız gir şiir dünyasına, kendini de unut biraz” Evet tek ölçütün `bilgi` olduğu bu çağda şiir dünyasına önyargısız, tarafsız, çıplak bir gözle girmenin zamanı geldiği kanaatindeyim. Bunun dışında herkes kendi çöplüğünde ötedursun ancak şiiri bu çöplüklerde kokutmasın