Önce İnsan
Hz. Adem, insanlığın ilk seçilmişi, ilk lideri ve ilk elçisi, Havva anamız da onun kaburga kemiğinin en eğri kısmından ona eş olarak yaratılır. Böylece bütün insanlık Adem ve Havva’dan meydana gelir. Ve İnsan, Allah’ın gücünün, kudretinin ve çalışmasının bir tecellisi olarak dünyanın merkezine yerleştirilir.
Mayası toprak ve su olan insanın beyazı da, zencisi de, sarısı da, kızılderilisi de tek bir ırk üzerine yaratılmıştır. Oda “İnsan ırkı”dır.
Bir ayete “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.” (Hucurât 13) denir.
İnsanoğlu yeryüzünde milletlere ve kabilelere ayrılarak var olmaya başladığından beri farklı renklerde, farklı dillerde, farklı dinlerde-mezheplerde-meşreplerde topluluklar oluşturmuştur. İnsanlar çoğaldıkça farklılıklar çoğalmış, değişik kültürler-renkler-dinler ortaya çıkmış, farklı algılamalar ve farklı ideolojiler türemiştir.
Bütün bu farklılıklar aslında insanoğlunun zenginlikleridir. Çünkü dili, dini, milleti, rengi ne olursa olsun tüm insanlar aynı noktadan gelmiş ve yine aynı noktaya dönecektir. Kalu Belada verilen söz yerine gelecektir…
Açıkçası hiç bir insanın bir diğerine üstünlüğü yoktur. Peygamberi Zişan’ın dediği gibi “üstünlük ancak takva dadır.”
Dolayısı ile insanı değerlendirirken; mensubu olduğu ırktan veya konuştuğu dilden, dininden, mezhebinden, gönül verdiği siyasi partiden, tutuğu futbol takımından, giyim ve kuşamından değil, insani özellikleri taşıyıp taşımadığına bakılmalıdır…
Yani önce insan olmak, önce insan demek, önce insan fikrinden hareket etmek gerekir…
Önce insan olmak; Birbirimizin değer yargılarına saygı göstermek, tüm insanların eşit haklara sahip olduğunu bilmek, kendimiz için istediğimiz bir şeyi bir başkası içinde istemek, herkese aynı pencereden bakmak, başkalarının sevinç ve acılarına ortak olmaktır.
Önce insan olmak; Hak-hukuk ve adalet çizgisinden ayrılmamak, zulmün karşısında mazlumun yanın da olmak, erdemli, ahlaklı, şerefli ve dürüst olmaktır.
Önce insan olmak; hiçbir partinin, takımının, tarikatın, cemaatin etkisinde kalmamak, beynimizi hiç kimseye kiraya vermemektir.
“Yaradılanı severim yaradan dan ötürü” sözünü dilimizle söylediğimiz gibi kalbimiz ve beynimizle tasdik etmek, hayatımıza uygulamaktır. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ Hadis-i Şerif’inden hareket edebilmektir…
Gelişmiş toplumlarda önce insan olgusu daha hakimdir. Bu yüzden muasır medeniyetler seviyesine ulaşarak yüksek refah gücüne sahiptirler.
Gelişmekte olan veya geri kalmış ülkelerde ise insanlar bir birlerinin farklılıklarını ve zenginliklerini kabullenemedikleri için hep birbirleriyle uğraşmakta ve çatışmaktadırlar. Bu yüzden bilimde, teknolojide, sanatta kısacası ülkenin ihtiyacı olan tüm alanlarda ki üretimlerde geri kalmaktadırlar.
Birbirimizi kutuplaştırmadan, ötekileştirmeden farklılıklarımızı zenginliklerimiz olarak görüp önce insan olmanın şuuruna sahip olursak, hayata ve olaylara bu şekil de bakabilirsek bütün sorunları çözmüş olacağız…