Küresel Güçler Ve Demokrasi
Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya gibi devletlerin başını çektiği Küresel Güçler nerede bir yer altı ve yerüstü zenginliği görse leş kargaları gibi oraya üşüşürler. Çünkü onların hazineleri başkalarının kaynaklarını sömürme-talan etme üzerine inşa edilmiştir. Sebepleri de hemen bellidir. Demokrasi, özgürlük ve insan haklarını getireceğiz! Ancak bu kılıf altında yüz yıllardır getirdikleri tek şey var! Acı, gözyaşı, işkence, yağma, tecavüz, zulüm, ölüm.
Yağma ve talana dayalı bu zulüm; ekonomik ve askeri gücü zayıf / zayıflatılmış olan ülkelerin başına geliyor. Asya, Afrika, Ortadoğu, Kafkaslar veya Latin Amerika ülkeleri… Nerede olması Kim olması çok önemli değil. Eğer bir Müslüman ülkesi ise işleri daha kolaylaşıyor. Çünkü Müslümanların dünyada pek sesi çıkmıyor…
Geçmişe şöyle bir baktığımızda; Ortadoğu ülkeleri öz kaynaklarını kullanarak, kendi ürettikleriyle veya komşu ülkelerden yapılan ticari ilişkilerle huzur ve refah içerisinde yaşıyordu. Avrupa ve Amerika ülkelerinde olmayan sosyal haklar mevcuttu. Mesela Libya örneğini verelim…
Kişi başına düşen milli gelir 13 bin ABD doları olan Libya’da enflasyon yüzde 2 civarındaydı. 2009’da ekonomisi yüzde 2,1 büyüyen Libya, 2010’da yüzde 5,2 büyümüş ve 2011 yılı sonu için beklenen büyüme yüzde 6,1 idi.
Libya’da; Evlenmek isteyen çiftlere devlet bir adet daire veriyordu. Her aileye hatırı sayılır bir maaş bağlanıyordu. Su, doğalgaz, elektrik, sağlık hizmetleri ve eğim zorunlu ihtiyaç olduğu için ücretsizdi. Yurt dışında okumak isteyen, tüm öğrencilere yüksek bedelli ve geri ödemesiz burs veriliyordu. Nüfusun yüzde 25’i yüksek tahsilli üniversite mezunuydu. Hastalar ilaçları hiçbir ücret ödemeden alabiliyordu. Ülkenin kendi ulusal bankaları halktan faiz almazken, hiçbir vatandaş vergi vermiyordu. Petrol gelirlerinin %90’ı Libya halkına gidiyordu ve dünyadaki en borçsuz ülke Libya’idi.
Muammer Kaddafi yönetime geldiğinde İngiliz askeri üstlerini ve birliklerini ülkeden çıkardı. Petrol şirketlerini ulusallaştırdı. Petrol ihraç eden ülkelere (OPEC) dolar ve euro yerine altın karşılığın da satış yapmalarını tavsiye etti. Bunun anlamı ise altın karşılığı para basmayan Batılı ülkelerin iflasını istemek demekti. Tıpkı Saddam Hüseyin gibi…
Ancak Küresel Güçlerin organize ettiği Arap Baharı sırasında Muammer Kaddafi Libya’lı muhaliflerce trajik bir şekilde katledildi. Libya bölündü parçalandı. Bugün çok sayıda silahlı grubun bir biriyle savaştığı ülke de halk eski halini mumla arar oldu.
Irak’ta da huzur ve refah seviyesi neredeyse Libya gibiydi. 11 Eylül saldırılarını bahane ederek Irak’a saldırdılar ve yerle bir ettiler. Irak’lı muhalifler demokrasi özgürlük ve insan hakları geliyor sanıp, Saddam’ın heykellerini devirerek, sevinç naraları atarak, çiçekler sunarak Amerikan ordusunu karşıladı…
Bu sevincin sonunda Ebu Gureyp’te birçok Iraklı aşağılık bir şekilde işkencelere maruz kaldı. Genç kızlara, kadınlara tecavüz edildi. Irak’ta taş taş üstünde kalmadı. Bölündü parçalandı. Saddam asılarak idam edildi.
Keza Suriye’de huzur ve refah içindeydi… Küresel güçler İç savaş çıkarttılar onlarca gurup türettiler. Bu gurupları bir biriyle savaştırdılar. Ta Amerika’dan binlerce tır silahı Suriye de ki bölünmüş guruplara dağıttılar. Suriye’yi darmadağın ettiler, halkı yerinden yurdundan ederek göçe zorladılar…
Ortadoğu’nun başına gelen bu gün de Venezuela’nın başına geliyor. Çünkü Venezuela dünyanın en büyük petrol rezervine sahip. 1960’larda ve 70’lerde Latin Amerika’nın en zengin ülkesi ve kişi başı milli geliri Amerika ve Avrupa ülkelerinin birçoğundan daha yüksekti.
Ancak Küresel güçler o yıllardan başlayarak ekonomisini allak bullak ettiler. Halen karıştırmaya devam ediyorlar. Ta ki zayıf bir noktasını bulana kadar… Görüldüğü gibi bugünden yarına değil, elli yıllık, yüz yıllık uzun dönemli plan yapıyorlar…
Aynı şeyler bizim için de geçerlidir. 600 yıl boyunca dünyanın süper gücü ve dünya ekonomilerinde 1. sırada olan Osmanlı İmparatorluğu’nu içeriden ve dışarıdan her türlü entrikayla parçalamayı başaran ve ekonomik gücünü çökerterek yağmalayan küresel güçler, yaklaşık yüz yıl içinde küllerinden yeniden doğarak dünya ekonomileri arasında 16. sıraya yükselen Türkiye Cumhuriyetini hazmedemezler.
Bu yüzden Sağ-Sol, Alevi-Sunni, Kürt-Türk, Laik-İslamcı gibi fitne fesat tohumlarını ekerek, Apo-Fetö gibi şarlatanları yetiştirip ülkenin başına bela ederek, Gezi olaylarını tertipleyerek, ekonomik saldırılar yaparak Türkiye’nin de Libya, Irak ve Suriye gibi olmasını isterler…
Bu yüzden Ekonomi, sanayi ve savunma sistemlerimizin güçlü olması gerekir. Tüketen değil üreten bir ülke olmamız lazım. Aksi takdir de en küçük bir zaafımızda, güçsüzlüğümüzde, acziyetimiz de leş kargaları gibi üşüşürler başımıza.