Sivil Toplum Kuruluşları
Derneklerden vakıflara, sendikalardan meslek odalarına, düşünce kuruluşlarından, çeşitli platformlara kadar birçok çatı altında birleşen, tarih, kültür, eğitim, bilim, ekonomi, hukuk, politika, sağlık, çevre, insan hakları vb. konularda bir araya gelen, yardımlaşma ve dayanışma esasına göre hareket eden Sivil Toplum Kuruluşları günümüz koşullarının yadsınamaz bir gerçeğidir.
Bağımsız ve güdümsüz olarak örgütlenen, toplum için projeler geliştiren, düşünceler üreten Sivil Toplum Kuruluşları, ortak değerlerin güçlendirilmesi, kültürler arası anlayışın oluşturulması, toplumsal adaletin derinleştirilmesi ve daha iyi bir toplum idealinin hayata geçirilmesinin temel taşlarını oluşturmaktadırlar.
Siyasilerin yapamadığı veya yetersiz kaldığı birçok alanda, gönüllü olarak örgütlenen, toplumsal sorunlara çözüm bulma sürecinde etkin olan ve siyasi aktörleri bu çözümleri yaşama geçirecek politikalar üretmeye yönlendiren Sivil Toplum Kuruluşları aktif vatandaşlık anlayışının yaşama geçmesine ve katılımcı demokrasinin gerçekleşmesine neden olmaktadırlar.
Gelişmiş toplumlar da ana unsur konumunda kabul gören ve kamusal karar alma mekanizmalarına katılımları sağlanan bu kuruluşlar, toplumun ihtiyaçlarına çözüm üretme noktasında siyasetçilerden daha fazla aktif rol üstlenmektedirler.
Ülkemizdeki sivil toplum örgütü sayısı gelişmiş ülkelerdekine kıyasla oldukça düşük, aynı zamanda devlet ve siyaset ekseninde ki ilişkileri de zayıftır. Oysa sivil Toplum Kuruluşlarının güçlenmesi; ülkemizin refah ve mutluluğunun artması, hak ve özgürlüklerimizin daha fazla güvence altında olması demektir. Bu bağlam da siyaset mekanizması içerisin de sivil diyaloğun geliştirilmesi sorunların minimize edilerek, her zaman güçlü devletler ve güçlü milletlerin oluşmasına vesile olacaktır.