Gurbet
Daha iyi bir hayat için umutlarını, hayallerini, sevdalarını valize koyarak yad ellere göç eden, buruk kalpli insanların hikayesidir gurbet. Bu hikaye öyle manalı, öyle hüzünlü, öyle duygu yüklü ki, her yanı ayrılık, her yanı hasret, her yanı özlem kokar.
Bütün acıları yüreklerine gömen, sancıyı, sılayı, vuslatı, iliklerine dek hisseden, dört duvar arasın da yalnızlığa düşen insanların yaşadığı çileli bir hayattır gurbet
Kolay değil, insanın doğup büyüdüğü yerden uzaklara gitmesi. Hayallerini, anılarını, arkadaşlarını terk etmesi. Ancak, bazen hayatın seline kapılır insan. Sürüklenir yıllar boyu. Sonbahar yaprağı misali bir o yana bir bu yana savrulur. Hiç anlamaz yılların nasıl gelip geçtiğini.
Araya dağlar, uzak diyarlar girse de gönülden gönüle bir yol akar. İnsan sevdiğini hep kalbinde taşır. İklimsiz mevsimler, duman duman tüten hasretler, volkan gibi kaynayan yürekler hayatın bir parçasıdır gurbette.
Hangi yana baksan bir yanın eksik bir yanın hep yaralı. Gözyaşın sel olup akar, şakaklarında kar, boğazında düğüm düğüm ayrılıklar, İçinde gariplik, içinde hüzün, içinde hicran yarası açar. Sabır ki sığındığın liman.
Kelimeler kifayetsiz kalır gurbeti anlatmakta. Dini, dili, rengi ne olursa olsun gurbet her insan için aynı his, aynı duygu, aynı acı demektir…
Gurbet çok şey öğretir insana. Ayrılığı, yalnızlığı ve hüznü derin çizgilerle işler insanın alnına. Çileyle yoğrulur inasan, ızdırapla sağlamlaşır, garipleştikçe olgunlaşır, bir odun gibi yanıp kül olur insan…
Eskiden Mektuplar vardı. Acılarını, hasretlerini, hayallerini, zarfların içine koyup sevdiklerine gönderen, yardan, anadan, vatandan haberler barındıran, kokusunu içine çekince insanın burnunun direğini sızlatan, hüngür hüngür ağlatan, yolları umutla gözlenen mektuplar vardı.
Birde her anı ilmek ilmek mısralara işleyen ve nakış nakış kağıtlara dokuyan şiirler vardı. Ve bir de türküler vardı. Yanık, sevdalı ve içli. İnsanın yüreğinin liflerini eriten, alıpta dağların ardında uçsuz bucaksız yollara götüren, gurbet yüklü türküleri vardı.
Şimdi ne o mektuplar kaldı, ne şiirler, nede içli türküler … Gurbet sınırları olmayan bir coğrafya, farklı bir alem. Doğmak bir gurbet, ölmek bir başka gurbet…