Bursa’da Trafik

Bursa’da Trafik

Bir şehre ilk girdiğiniz de güzel yollarını, o yollarla bütünleşmiş peyzaj çalışmalarını ve trafiğin düzgün aktığını görürseniz o şehrin huzurlu, mutlu ve yaşanılabilir bir şehir olduğu kanısına varırsınız. Öyledir de!.. Yollar bir şehrin aynasıdır…

Türkiye’de 1927 yılında yapılan çalışmalara göre nüfusun yüzde 76’sı belde ve köyler de yüzde 24 ise şehirler de yaşamaktaydı. Sanayileşmenin başlamasıyla şehirler çekim gücü haline geldi ve hızlı bir göç dalgası başladı. 2019 verilerine baktığımız da Türkiye nüfusunun yüzde 7,2 si Belde ve köylerde yüzde 92,8 ise İl ve ilçe merkezlerinde ikamet eder hale gelmiştir.

Bu veriler ışığında günümüz ekonomik ve sosyolojik koşulları gereği insanların şehirlerde yaşamayı tercih ettiği, yaşam şartlarının iyileşmesi nedeniyle özel araç sahipliğinin arttığı ve bunun sonucunda da trafik sıkışıklığı, aşırı yakıt tüketimi, gürültü ve hava kirliliği gibi sorunların baş gösterdiği görülmektedir…

1940 yıllarında 100 binlerde olan Bursa nüfusu 2020 yılında 3 milyonu aşmış, trafiğe kayıtlı araç sayısı da 1 milyona dayanmıştır. İstatistikler gelecek 10 yılda nüfusun 4 milyon, araç sayısının da 2 milyon sınırına dayanacağını işaret ediyor.

Bursa yerel ve kamu yönetimleri bu hızlı göçlere ve büyümeye hazırlıklı olamadı. İmkanların yetersizliğinden olsa gerek altyapı sorunları hep ötelenerek bu günlere taşındı. Bugün bu sorunlardan bir tanesi de trafik sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son 10-15 yıldır Bursa trafiği tabiri caiz ise alarım vermekte, saç baş yoldurmaktadır. Özellikle pik saatlerde 10 dakika da varılması gereken bir yere bir saatte varmak mümkün olmaktadır.

Geçtiğimiz dönemlerde yerel ve kamu kurumları trafik sıkışıklığı ile baş etmek için şehrin tüm dinamiklerini harekete geçirerek ayrı ayrı komisyonlar kurmuş ve bu komisyonların hazırladıkları raporlar bir havuzda toplanmıştı…

Ulaşım sektöründe faaliyet gösterdiğim için bir arkadaşımın önerisiyle 2016 yılın da Ak Parti İl Başkanlığınca oluşturulan Ulaşım ve Enerji Komisyonu üyeliğine seçilmiştim. Komisyon başkanı Muhammed Karaman ile birlikte 10 kişilik ekibimiz her hafta Cuma günü toplanarak Bursa’nın trafik çilesine nasıl derman buluruz diye fikir cimnastiği yapardık. Yaklaşık bir buçuk yıl boyunca bazen ulaşım dairesiyle bir araya gelip brifing alır, bazen de tüm ekip bizzat sıkışık kavşaklara giderek kuyruklanma ve sıkışıklığı yerinde tespit ederdik.

Türkiye de ulaşımla ilgili yapılan binlerce sayfalık çalışmalar, tezler, analizleri inceleyerek, ulaşım sektörü temsilcilerinin de fikirlerini alarak bir rapor hazırlamıştık…

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini devir alan Sayın Alinur Aktaş, anlaşıldığı kadarıyla bu komisyonların verileri arasında bir değerlendirme yaparak trafiğin rahatlamasına yönelik bazı hayati adımlar atmıştı.

Çünkü basına yansıyan demeçler de Başkan Aktaş, Büyükşehir Belediyesi’nin ‘Bursalılardan edindiği bilgiler doğrultusunda’ trafiğe yönelik düzenleme çalışmalarını zaman kaybetmeden hayata geçirdiğini, ‘Ulaşım Acil Eylem Planı’ çerçevesinde şehir içinde yaşanan trafik çilesinin önüne geçmek maksadıyla 29 kavşakta başlatılan düzenleme çalışmalarının hızla devam ettiğini açıklamış ve sonuçta trafikte en az yüzde 35-40’lık bir rahatlama getirmeyi hedeflendiğini söylemişti.  

Bu çalışmalar sonucunda kısa dönemli de olsa Bursa trafiğinde gözle görülür bir rahatlatma sağlandı. Ancak bu rahatlamanın uzun dönemli olmayacağını bilmek te fayda vardır. Nüfus ve araç sayısı arttıkça atılan bu adımlar yetersiz kalacak ve trafik çile olmaya devam edecektir…

Trafik dünyanın tüm ülkelerinde sorun teşkil ediyor. Ancak uygun ve doğru çözüm stratejileri izlendiğinde sorun olmaktan çıkıyor.

Gurbetçi olarak 12 yıl Almanya’da kaldığım dönemler de Fransa, İsviçre, Belçika, Hollanda gibi Avrupa’nın birçok ülke ve şehrin yollarında araç kullanma fırsatım oldu. Oralarda alan kullanımı otomobil kullanımına odaklanarak, sinyalizasyon kurallarına uyularak ve belirli stratejiler uygulanarak 50 yıllık-100 yıllık planlamalar yapıldığı için Saç-baş yolduran değil, akan bir trafik var.

Örneğin, Münih, Hamburg, Köln, Brüksel, Paris, Stocholm, Viyana, Kopenhang Avrupa’nın en kalabalık ve refah seviyesi yüksek kentleri olmasına rağmen çok fazla trafik sıkışıklığına maruz kalmazsınız. Çünkü bireyler toplu taşıma vb. gibi alternatif ulaşım araçlarını kullanmaya teşvik edilmiştir. Mesela Amsterdam’da bisikletle yolculuk yapanların oranı %43 Kopenhag’ta, %36’dır. Almanya genelinde insanlar şehir içi yolculuklarının %12 sini bisikletlerle yapmaktadır. Keza Asya’nın en zengin ve kalabalık kentleri Tokyo, Singapur, Hong Kong’da otomobil bağımlılığı oldukça düşüktür.

Bakınız Covid-19 aşısının mucidi Biontech Firmasının sahibi ve Almanya’nın zengin 100 kişisi arasında olan Türk kökenli Uğur Şahin ve eşi bilim insanı Özlem Türeci’nin bisiklet ile işe gidip geldikleri haberleri geçtiğimiz günlerde basına yansımıştı…

Tekrar Bursa’ya dönersek;

Bursa da 1980 ler den beridir trafik sıkışıklığı hep olmuştur. O zamanlar Kestel’den başlayıp Görükle’ye uzanan ve Ovaakça’dan Santral Garaj kavşağına bağlanan yollarından başka yol yoktu.  İzmir, İstanbul ve Ankara güzergahlarından gelip geçen araçların kesişme noktası bugünkü Kent Meydanı kavşağıydı. Ayrıca Kent Meydanı’nın daki AVM nin yerinde Şehirlerarası Otobüs Garajı vardı. Acemler’den başlayarak Eski Fakülte bugünkü adıyla İhtisas Kavşağına ve İstanbul güzergahında ise Beşyol’a kadar trafik hep sıkışıktı.

1990 lı yıllarda o zamanın çevre yolu Avrupa Konseyi Bulvarı açılınca kısa bir rahatlama döneminden sonra acemler ve Soğukkuyu dediğimiz mevki tekrar saatlerce kilitlenirdi. 2000 li yıllarda bugünkü Çevre Yolu açılınca trafiğin önemli yükü özellikle transit kısmının tamamı oraya yöneldi. Kısa bir dönem rahatlamadan sonra nüfus ve araç sayıları çoğalınca trafik tekrar sıkıntı yaratmaya başladı. Hatta bazen çevre yolunun kitlendiğine bile şahit oluyoruz.

1980 li yıllarda Türkiye nüfusu 45 milyon, motorlu araç sayısı ise 1,5 milyondu. Her 30 kişiden bir kişiye araç düşüyordu. 2020 yılında nüfus 83 milyon motorlu araç sayısı ise 23 milyon. Her 3 kişiden bir kişiye araç düşüyor. Nüfus yüzde yüz artarken, araç sayısı yüzde bin altı yüz artmıştır…

Geçtiğimiz ay videokonferans aracılığı ile BİLDEF toplantısına katılan Sayın Alinur Aktaş pandemi döneminde araç sahipliliğinin %35 civarında arttığını belirtmişti. Bu artışla birlikte son günler de Bursa’da trafiğin tekrar endişe verici boyutlara dayandığı görülüyor. Bu vesile ile bir STK başkanı ve bir Bursa’lı olarak gözlemlerimi ve tavsiyelerimi yazmanın faydalı olacağı kanaatindeyim…

Yazının başında belirttiğim gibi Yollar bir şehrin aynasıdır! Aynı zaman da medeniyetin, gelişmişliğin ve refahın sembolüdür…Ankara yolu ve İzmir Yolu olarak bilinen ve şehrin ana arteri olan yol ile İstanbul Caddesi yolunun trafik yükü hafifletilmediği sürece şehrin bütün damarları tıkanma noktasına gelecektir. Bu yollara entegre olacak yatay ve dikey bağlantı yollarının çoğaltılması elzem bir konudur. Ayrıca bu iki arter üzerinde kuyruklanma ve sıkışıklığa neden olan tüm unsurlar tekrar gözden geçirilerek stabilize edilmelidir.

Toplu taşımacılık sistemleri bir bütün olarak ele alınıp etkin bir şekilde işletilerek şehrin ana omurgası haline getirilmelidir. Bu bağlam da Bursa’nın emniyetli, konforlu, çevreci, hızlı, verimli, ekonomik, erişimi ve kullanımı kolay, kent içi ulaşım sistemlerine sahip olması sağlanmalıdır.Unutulmamalıdır ki toplu taşıma sistemlerini şehir dokusunun ayrılmaz bir parçası kılmak, daha yaşanabilir kentler inşa etmenin olmazsa olmazıdır.

Ana arterler de bir şeridin sadece toplu taşıma araçlarına (Otobüs, minibüs, dolmuş, ambulans, taksi vb. gibi) ayrılması gerekir. Böylelikle toplu taşıma hızlı, konforlu ve güvenli hale getirilince insanların kendi araçlarıyla seyahat etmesi kısmen de olsa engellenecek ve toplu taşıma araçlarını kullanmaları teşvik edilecektir.

Tarihi ve kültürel merkezler ile alışveriş bölgeleri mümkün olduğunca araçtan arındırılmış bölgeler haline getirilmelidir. Yani araçların değil insanların ulaşımına öncelik veren düzenlemelere gidilmelidir. Avrupa’da birçok kent “trafik sınırlama veya yatıştırma” olarak bilinen yöntemlere başvurmaktadır.

Bir kentin ulaşımında en önemli öğelerden biri de otoparklardır. Şehir merkezi girişlerine ve toplu taşıma sistemlerinin aktarma noktalarına büyük otoparklar yapılmalıdır. Ticari kaygılar taşımadan insanların ucuz ve güvenli bir şekilde park ederek şehir merkezlerini araçsız dolaşmaları veya toplu taşıma sistemlerini kullanmaları sağlanmalıdır. Kısacası “Park et-devam et” sloganıyla hareket edilmelidir.

Ölçümlere göre Bursa acemler kavşağında bir günde geçen araç sayısı, İstanbul 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden geçen araç sayısından daha fazladır. Böyle devasa bir bağlantı noktasını hem stabilize etmeli hem de alternatif güzergahlar ile yükü hafifletilmelidir.

Kavşaklardaki yanlış düzenlemeler giderilmeli, yeni teknolojiler kullanılarak ulaşım sistemlerinin birbiri ile iyi kombine edilmiş hale gelmesi sağlanmalı, sinyalizasyon sistemlerinin devre süreleri optimum değerlerde olmalıdır.

Adil Taşımacılık sistemi uygulanmalıdır. Örneğin şehrin bir yakasından öteki yakasına kadar yaklaşık 30-35 km de 4 TL ye yolculuk yapan bir kişi 5 veya 6 km lik bir mesafeye aynı ücreti ödememelidir. Ulaşım bir kamusal hak olup yerel ve kamu kurumları bu hakkı sağlarken ticaret yapmamalı, insanların rahat nefes almalarını ve trafik sıkışıklığına maruz kalmamalarını sağlamalıdır.

Bisiklet yolları ve park alanları ivedilikle yapılarak bireyler bisiklet kullanmaya teşvik edilmelidir.

Kentsel dönüşüm planlarında konutlar ile ticari faaliyet alanları bir arada bulundurulmalıdır. Zira bireylerin bulundukları yerden şehrin başka noktalarına ticaret için gitmeleri kısıtlanmalıdır.

Özellikle STK lar bireylerin bilinçlenmesi noktasında örnek ve etkin olmalıdır. Şehrin tüm dinamikleri koordineli çalışmalı, işbirliği içerisinde olmalı ve herkes elini taşın altına koymalıdır.

Unutulmamalıdır ki kentler taşıt trafiğinden ve tıkanıklığından arındırıldıklarında daha cazip daha güvenli, huzurlu ve daha yaşanabilir olmaktadırlar.

Leave a comment