Şair
Şair; eveli ve ezeli sezgi gücüyle hayat ve şiir arasında köprüler inşa eden bir mimar,
duyguları mısralara nakış nakış işleyerek, kelimeleri insanın beynine balyoz gibi indiren bir cengaver, farklı alemlere yolculuklara götüren bir seyyahtır.
O, tuğlalarla şaheserler meydana getiren bir duvar ustası, oduna şekil veren bir marangoz, hayalleri tuvale yansıtan bir ressamdır. Kelimeleri tatlandıran, duygulandıran, ezgilendiren ve kalpleri okşayan kişidir. İmgeden, ritimden, uyumdan faydalanarak sözcükleri ahenkli hale getiren, ruh katan, hayat verendir.
Kabesi insandır şairin. Hamuru aşk mayasıyla yoğrulmuştur. Dilinden sevgi damlar, mısraları kalp kapılarını açar. Her şeyi güzellikler üzerine kurulu bir gönül eridir o.
Şair; İbrahim gibi putları kıran, İsmail gibi kurban olan, Yakup gibi bekleyen, Eyüp gibi sabreden, Yunus gibi dayanan, Yusuf gibi kuyulara ve zindanlara atılandır. Dayanmak, sabretmek, beklemek, tevekkül etmek onun özelliklerindendir.
Bir duruşu, bir ilkesi, bir omurgası vardır şairin. Edepli, haysiyetli, namuslu ve onurlu insandır o. Yay gibi bükülmez, eğilmez, el-etek öpmez. Haksızlık karşısında kafasını kuma gömmez, dilsiz şeytan olmaz.
Zulme başkaldıran, adaletsizliğe isyan eden, yanlışları eleştirmekten çekinmeyen biridir şair. Bu yüzden idam edilen, sürgüne gönderilen, çeşitli bedeller ödeyen birçok şair gelip geçmiştir bu hayattan.
O, toplumlara yön veren, peşinden sürükleyen bir Uç Beyi’dir. Çağ kapatıp çağ açan bir komutandır. Zehir gibi-kurşun gibi söz söyleyen, makam mevki gözetmeden gönülleri kıran bir okçudur.
Şair; dünyayı, olayları ve insanları çok taraflı araştıran, sorgulayan ve gözlemleyen biridir. Onun bakış algısı herkesten daha geniş ve daha farklıdır. Çünkü o, ortak duyarlıkların kaynağı olarak görülen bir kişidir. İnsanlığın yükünü omuzlarında hisseden toplumun hem vicdanı hem aynasıdır…
Bu nedenle insanlık tarihi boyunca toplumun ileri geleni ve sözcüsü olmuş, sosyal tabakanın en üst statüsünde yer görmüş, sözü dinlenen saygın bir kişi kabul edilmiştir…
Peygamberlerin çoğu hep şairlik ile itham edilmiştir. Kuran-ı Kerim Şuara (Şairler) Suresi’nde Allah bu ithamlara sert bir şekilde cevap vermiş ve gerçek şairler O’nun övgüsüne mazhar olmuştur. Hz. Peygamber şairler için mescitte kürsü yaptırmış, kendisi de onların söylediği şiirleri dinlemiş ve “Müşriklere söyleyeceğiniz şiirler onlar için oklardan daha tesirlidir” Demiştir.
Velhasıl şair, diline gem vurulmayan kişidir.